12 Ekim 2014 Pazar

Vincent Van Gogh







Kızımın eli kalem tutmaya başladığı andan itibaren tüm duygularını bize resim yaparak anlattı. Resim yapmaktan hep büyük keyif aldı. Oldukça özgün resimler yaptı. Gökyüzü yerde, yeryüzü gökte, güneş ağaçların kollarında…
İkinci sınıfa başladığında resim yapmayı birden bıraktı. Anlamaya çalıştım, konuşmaya çalıştım, odasına rengarenk boyalar bıraktım ama olmadı. Dönmedi. Yapmadı. Nedenini gerçekten merak ettiğim için uygun bir anını yakalayıp sordum.

Resim öğretmeni, kızımın yaptığı bir resim için ‘’bu resimde gökyüzü neden yerde ‘’ diye sormuş. Kızım ise ‘’ben böyle yapmak istedim’’ demiş. Ama utanmış, başarısız olduğunu düşünmüş.

Öğretmeni ile konuşmanın bir çözüm getireceğini düşünmediğim için konuşmaya gitmedim.
Kendisine Hollandalı büyük en büyük ressam Van Gogh’un hayatını ve ‘’Doğru resim var mıdır?’’ , ‘’Var ise doğru resim nasıldır?’’ sorularını yazıp gönderdim.

Vincent Van Gogh ( 30 Mart 1853 –  29 Temmuz 1890), Hollandalı - Ressam 

Babası papaz olmasını, saygın bir hayat sürmesini  istiyordu. Fakat Van Gogh ressam olmak istiyordu. Babası sen delisin! dedi. ‘’Olabilir’’ dedi ‘’bana göre sen delisin. Papaz olmakta hiçbir anlam göremiyorum, çünkü söyleyeceğim her şey yalandan başka bir şey olmayacak. Tanrı’yı bilmiyorum. Cennet ya da cehennem olup olmadığını bilmiyorum. Sürekli yalan söylüyor olacağım. Elbette saygın ama o tür saygınlık bana göre değil. Ben bundan zevk almayacağım. Ruhum için işkence olacak’’ babası onu kovdu.
Resim yapmaya başladı. İlk modern ressamdır.

Van Gogh hayatı boyunca tek bir tablo bile satamadı. Onun tablolarında her şeyin olduğunu tek bir insan bile göremedi.
Erkek kardeşi ona para gönderdi; açlıktan ölmemesine yetecek kadar; her hafta yedi günlük yiyecek parasına yetecek kadar çünkü eğer ona bir ay yetecek kadar para verirse onu iki üç günde bitiriyor kalan günlerde açlık çekiyordu.

Van Gogh’un yaptığı şey haftanın dört günü yemek, aralardaki 3 günde boyalar, tuvaller için para biriktirmekti. Üç günlük açlık ve Van Gogh boya ve tuval alırdı. Tek bir tablonun satılmadığını duyan kardeşi bir adama Van Gogh’un tanımadığı bir arkadaşı biraz para verir ve ona gidip en azından bir tablo satın almasını söyler ‘’bu onu biraz memnun eder. Zavallı adam ölüyor; bütün gün resim yapıyor resim yapmak için aç kalıyor ama kimse onun tablosunu almak istemiyor; kimse  onun resminde bir şey görmüyor.

Van Gogh’un resminde bir şey görmek için Van Gogh’un çapında bir ressamın gözüne sahip olman gerekir bundan aşağısı işe yaramayacaktır. Onun tabloları tuhaf görünür.
Ağaçları o kadar yüksek çizilmiştir ki yıldızların üzerine çıkarlar; yıldızlar çok aşağıda kalır. Bu adamın deli olduğunu düşüneceksin: Ağaçlar  yıldızların üzerine mi çıkıyor…? Şöyle cevap verir : ‘’Evet çünkü ağaçları anlıyorum. Hep ağaçların toprağın yıldızlara ulaşma tutkusu olduğunu hissettim. Başka ne olabilir? Yıldızlara dokunmak yıldızları hissetmek yıldızların ötesine geçmek toprağın arzusu budur. Toprak çok çaba gösterir ama bu arzuyu yerine getiremez ben bunu yapabilirim. Toprak benim tablolarımı anlayacaktır. Sizin anlayıp anlamamanıza aldırmıyorum.’’

Bu tarz bir tabloyu satamazsın. Kardeşinin gönderdiği adam gelir. Van Gogh çok mutluydu. Sonunda birisi satın almaya gelmişti. Fakat çok geçmeden mutluluğu üzüntüye dönüşür, çünkü adam etrafına bakınır, bir tablo seçer ve parayı verir.
‘’Fakat tabloyu anlıyor musunuz’’ der Van Gogh.
‘’O kadar rastgele seçtiniz ki, bakmadınız bile yüzlerce tablom var.
Etrafa bakmaya bile yeltenmediniz; tesadüfen önünüzde duran bir tanesini seçtiniz. Kardeşim tarafından gönderildiğinizden kuşkulanıyorum.
Tabloyu yerine koyun, parayı alın tablo için gözleri olmayan birisine tablo satamam. Kardeşime bir daha asla böyle bir şey yapmamasını söyleyin.
Bunu anlaması adamı şaşırtmıştı beni tanımıyorsunuz, nereden anladınız der.
‘’Bu çok basit ‘’der Van Gogh  kardeşimin biraz teselli bulmamı istediğini biliyorum sizi yönlendirmiş olmalı ve bu para da ona ait çünkü tablolar konusunda kör olduğunuzu görebiliyorum. Bir körü sömürüp ona tablo satamam tabloyu ne yapacak ayrıca kardeşime onunda tablodan anlamadığını söyleyin yoksa sizi göndermezdi.
Kardeşi durumu öğrendiğinde özür dilemeye gelir. ’’teselli vermek yerine seni yaraladım. Böyle bir şeyi asla yapmayacağım’’ der.

Van Gogh hayatı boyunca tablolarını arkadaşlarına verdi. Haftada dört gün yemek yediği bir otele bir tablo verirdi.

Hiçbir kadın ona aşık olmadı bu imkansızdı. Bir fahişe ‘’senden çok hoşlanıyorum’’ der. Van Gogh bunu hiç duymamıştı. Sevgi çok uzak bir şeydi. Hoşlanmak bile…
‘’Gerçekten mi? Neyimden hoşlanıyorsun?’’ der.
Kadın ne yapacağını şaşırır.
‘’Kulaklarını beğeniyorum. Kulakların güzel’’ der.
Van Gogh’un eve gidip kulaklarını jiletle kestikten sonra güzelce paketleyip fahişeye gittiğini ve kulaklarını ona verdiğini duyduğunda şaşıracaksın. Ve kan akıyordu…
‘’Ne yaptın?’’ der fahişe.
‘’Bugüne kadar kimse bir şeyimi beğenmedi. Ben yoksul bir adamım, sana nasıl teşekkür edebilirim? Kulaklarımı  beğendin; sana onları verdim. Gözlerimi beğenmiş olsaydın, sana gözlerimi verirdim. Beni beğenseydin senin için ölürdüm’’ der.
Fahişe buna inanamadı. Fakat Van Gogh ilk kez mutluydu gülümsüyordu; birisi en azından bir yerini beğenmişti. Ve o kadın bunu şaka yollu söylemişti yoksa kulakları kimin umurunda?

Van Gogh hayatı boyunca yoksulluk içinde yaşadı. Resim yaparken öldü. Ölmeden önce delirdi, çünkü bir yıldan beri sürekli güneş resmi yapıyordu: Yüzlerce tablo ama hiçbir şey istediği noktaya gelmiyordu. Fransa’nın en sıcak yerinde, Arles’da tepesinde güneş, bütün gün dikiliyordu; çünkü deneyim olmazsa nasıl resim yapacaksın? Son tabloyu yaptı ama delirdi. Sıcak, açlık… fakat çok mutluydu; deliliği sırasında bile resim yapıyordu. Akıl hastanesinde yaptığı tablolar şimdi MİLYONLAR değerinde.
Sırf resmini yapmak istediği her şeyin resmini yaptığı için intihar etti.
Kardeşine mektuplarında böyle yazdı: ‘’Görevim bitti. Olağanüstü bir hayat yaşadım; yaşamak istediğim şekilde. Resmini yapmak istediğim şeyin resmini yaptım. Son resmimi bugün yaptım ve artık bu yaşamdan bilinmeyene, artık o her ne ise, bir sıçrama yapıyorum, çünkü bu hayat artık benim için barındırmıyor.’’

Hayatı boyunca kimse  resminin kıymetini bilmedi. Hayattayken hiçbir sanat galerisi, bedava olarak bile tablolarını kabul etmedi. Öldükten sonra yavaş yavaş onun fedakarlığı sayesinde resim sanatının bütün ruhu değişti.

İyi Okumalar
Özgür Okuryazar


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder