Kızımın eli kalem tutmaya başladığı andan
itibaren tüm duygularını bize resim yaparak anlattı. Resim yapmaktan hep büyük
keyif aldı. Oldukça özgün resimler yaptı. Gökyüzü yerde, yeryüzü gökte, güneş
ağaçların kollarında…
İkinci sınıfa başladığında resim yapmayı birden
bıraktı. Anlamaya çalıştım, konuşmaya çalıştım, odasına rengarenk boyalar
bıraktım ama olmadı. Dönmedi. Yapmadı. Nedenini gerçekten merak ettiğim için
uygun bir anını yakalayıp sordum.
Resim öğretmeni, kızımın yaptığı bir resim için
‘’bu resimde gökyüzü neden yerde ‘’ diye sormuş. Kızım ise ‘’ben böyle yapmak
istedim’’ demiş. Ama utanmış, başarısız olduğunu düşünmüş.
Öğretmeni ile konuşmanın bir çözüm getireceğini
düşünmediğim için konuşmaya gitmedim.
Kendisine Hollandalı büyük en büyük ressam Van
Gogh’un hayatını ve ‘’Doğru resim var mıdır?’’ , ‘’Var ise doğru resim
nasıldır?’’ sorularını yazıp gönderdim.
Vincent Van Gogh ( 30 Mart 1853 – 29 Temmuz 1890), Hollandalı
- Ressam
Babası papaz olmasını,
saygın bir hayat sürmesini istiyordu. Fakat Van Gogh ressam olmak
istiyordu. Babası sen delisin! dedi. ‘’Olabilir’’ dedi ‘’bana göre sen delisin.
Papaz olmakta hiçbir anlam göremiyorum, çünkü söyleyeceğim her şey yalandan
başka bir şey olmayacak. Tanrı’yı bilmiyorum. Cennet ya da cehennem olup
olmadığını bilmiyorum. Sürekli yalan söylüyor olacağım. Elbette saygın ama o
tür saygınlık bana göre değil. Ben bundan zevk almayacağım. Ruhum için işkence
olacak’’ babası onu kovdu.
Resim yapmaya başladı.
İlk modern ressamdır.
Van Gogh hayatı boyunca
tek bir tablo bile satamadı. Onun tablolarında her şeyin olduğunu tek bir insan
bile göremedi.
Erkek kardeşi ona para
gönderdi; açlıktan ölmemesine yetecek kadar; her hafta yedi günlük yiyecek
parasına yetecek kadar çünkü eğer ona bir ay yetecek kadar para verirse onu iki
üç günde bitiriyor kalan günlerde açlık çekiyordu.
Van Gogh’un yaptığı şey
haftanın dört günü yemek, aralardaki 3 günde boyalar, tuvaller için para
biriktirmekti. Üç günlük açlık ve Van Gogh boya ve tuval alırdı. Tek bir
tablonun satılmadığını duyan kardeşi bir adama Van Gogh’un tanımadığı bir
arkadaşı biraz para verir ve ona gidip en azından bir tablo satın almasını
söyler ‘’bu onu biraz memnun eder. Zavallı adam ölüyor; bütün gün resim yapıyor
resim yapmak için aç kalıyor ama kimse onun tablosunu almak istemiyor; kimse
onun resminde bir şey görmüyor.
Van Gogh’un resminde bir
şey görmek için Van Gogh’un çapında bir ressamın gözüne sahip olman gerekir
bundan aşağısı işe yaramayacaktır. Onun tabloları tuhaf görünür.
Ağaçları o kadar yüksek
çizilmiştir ki yıldızların üzerine çıkarlar; yıldızlar çok aşağıda kalır. Bu
adamın deli olduğunu düşüneceksin: Ağaçlar yıldızların üzerine mi
çıkıyor…? Şöyle cevap verir : ‘’Evet çünkü ağaçları anlıyorum. Hep ağaçların
toprağın yıldızlara ulaşma tutkusu olduğunu hissettim. Başka ne olabilir?
Yıldızlara dokunmak yıldızları hissetmek yıldızların ötesine geçmek toprağın
arzusu budur. Toprak çok çaba gösterir ama bu arzuyu yerine getiremez ben bunu
yapabilirim. Toprak benim tablolarımı anlayacaktır. Sizin anlayıp anlamamanıza
aldırmıyorum.’’
Bu tarz bir tabloyu
satamazsın. Kardeşinin gönderdiği adam gelir. Van Gogh çok mutluydu. Sonunda
birisi satın almaya gelmişti. Fakat çok geçmeden mutluluğu üzüntüye dönüşür,
çünkü adam etrafına bakınır, bir tablo seçer ve parayı verir.
‘’Fakat tabloyu anlıyor
musunuz’’ der Van Gogh.
‘’O kadar rastgele
seçtiniz ki, bakmadınız bile yüzlerce tablom var.
Etrafa bakmaya bile
yeltenmediniz; tesadüfen önünüzde duran bir tanesini seçtiniz. Kardeşim tarafından
gönderildiğinizden kuşkulanıyorum.
Tabloyu yerine koyun,
parayı alın tablo için gözleri olmayan birisine tablo satamam. Kardeşime bir
daha asla böyle bir şey yapmamasını söyleyin.
Bunu anlaması adamı
şaşırtmıştı beni tanımıyorsunuz, nereden anladınız der.
‘’Bu çok basit ‘’der Van
Gogh kardeşimin biraz teselli bulmamı istediğini biliyorum sizi
yönlendirmiş olmalı ve bu para da ona ait çünkü tablolar konusunda kör
olduğunuzu görebiliyorum. Bir körü sömürüp ona tablo satamam tabloyu ne yapacak
ayrıca kardeşime onunda tablodan anlamadığını söyleyin yoksa sizi göndermezdi.
Kardeşi durumu
öğrendiğinde özür dilemeye gelir. ’’teselli vermek yerine seni yaraladım. Böyle
bir şeyi asla yapmayacağım’’ der.
Van Gogh hayatı boyunca
tablolarını arkadaşlarına verdi. Haftada dört gün yemek yediği bir otele bir
tablo verirdi.
Hiçbir kadın ona aşık
olmadı bu imkansızdı. Bir fahişe ‘’senden çok hoşlanıyorum’’ der. Van Gogh bunu
hiç duymamıştı. Sevgi çok uzak bir şeydi. Hoşlanmak bile…
‘’Gerçekten mi? Neyimden
hoşlanıyorsun?’’ der.
Kadın ne yapacağını
şaşırır.
‘’Kulaklarını
beğeniyorum. Kulakların güzel’’ der.
Van Gogh’un eve gidip
kulaklarını jiletle kestikten sonra güzelce paketleyip fahişeye gittiğini ve
kulaklarını ona verdiğini duyduğunda şaşıracaksın. Ve kan akıyordu…
‘’Ne yaptın?’’ der
fahişe.
‘’Bugüne kadar kimse bir
şeyimi beğenmedi. Ben yoksul bir adamım, sana nasıl teşekkür edebilirim?
Kulaklarımı beğendin; sana onları verdim. Gözlerimi beğenmiş olsaydın,
sana gözlerimi verirdim. Beni beğenseydin senin için ölürdüm’’ der.
Fahişe buna inanamadı. Fakat
Van Gogh ilk kez mutluydu gülümsüyordu; birisi en azından bir yerini
beğenmişti. Ve o kadın bunu şaka yollu söylemişti yoksa kulakları kimin umurunda?
Van Gogh hayatı boyunca
yoksulluk içinde yaşadı. Resim yaparken öldü. Ölmeden önce delirdi, çünkü bir
yıldan beri sürekli güneş resmi yapıyordu: Yüzlerce tablo ama hiçbir şey
istediği noktaya gelmiyordu. Fransa’nın en sıcak yerinde, Arles’da tepesinde
güneş, bütün gün dikiliyordu; çünkü deneyim olmazsa nasıl resim yapacaksın? Son
tabloyu yaptı ama delirdi. Sıcak, açlık… fakat çok mutluydu; deliliği sırasında
bile resim yapıyordu. Akıl hastanesinde yaptığı tablolar şimdi MİLYONLAR
değerinde.
Sırf resmini yapmak
istediği her şeyin resmini yaptığı için intihar etti.
Kardeşine mektuplarında
böyle yazdı: ‘’Görevim bitti. Olağanüstü bir hayat yaşadım; yaşamak istediğim
şekilde. Resmini yapmak istediğim şeyin resmini yaptım. Son resmimi bugün
yaptım ve artık bu yaşamdan bilinmeyene, artık o her ne ise, bir sıçrama
yapıyorum, çünkü bu hayat artık benim için barındırmıyor.’’
Hayatı boyunca kimse
resminin kıymetini bilmedi. Hayattayken hiçbir sanat galerisi, bedava olarak
bile tablolarını kabul etmedi. Öldükten sonra yavaş yavaş onun fedakarlığı
sayesinde resim sanatının bütün ruhu değişti.
İyi Okumalar
Özgür Okuryazar