Biz aslında bu evin eşyaları gibiydik; tıpkı şu gördüğün dolap, şu masa, şu yıllanmış döşekler gibi. Bizim hiçbir şeyimiz olmadı duygulardan, özverilerden ve özentilerden başka...
Bir eşya olmak... Bir evde, bir yaşantıda bir nesneymişçesine yaşamak..."
.
Bir şehirde, bir ülkede bir nesne gibi yaşamak zorunda kalınan hayatlar... Ve zorunlu ayrılıklar...
Bir şehire gidememek... Bir kadim coğrafya düşünün, binlerce yılda ilmik ilmik ördüğü çok kültürlülüğün güzelliklerini bir çırpıda yok etsin... İnsanları birer nesneye dönüştürsün...
.
Satır aralarında yakın tarihimizin acılarını ve bu acıların etkilediği tamamlanmamış ve hep eksik kalacak insan hayatlarını bulacağınız bir kitap... Kendilerini bu toprakların asıl sahibi olarak görenlerin yaptıklarından bize kalan sadece utanç!.. .
.
Erdal
Moskova/2015 .
.
3 Ekim 2015 Cumartesi
İçimden Hiçime – Emrullah Alp
İçimden Hiçime – Emrullah Alp
Kokunu sür göğsüne
Siyah giyin yine
Ya da beyaz çiçekli olanlardan ince. Pencereyi aralık bırak çok toplama etrafı.
Renk dökme yerlere
Kahverengi yeter
Kahve koksun her yer
Ocakta bir dem. …ve kapıda aralıkta kocaman esmer eller
Sen Gül dik yüzünün saksılarına yeniden
Yağmurlar güzeldir göz bulutlarından Ve ne giderse gitsin insana daha kötü bir şey yok
Umutlarından!
Emrullah Alp’in, ilk şiir kitabı; “İçimden Hiçime’’
Okuduğum bu şiir kitabınının sonunda yazar için şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim: Emrullah Alp, kendisi ile yüzleşip, bütün çelişkilerini sevmiş ve hayata dair çok güzel şeyler biriktirip bunu şiirlerine nakışlamış. Diğer insanlara benzemeden, özgünlüğünü koruyarak yazmış tüm şiirlerini.
.
SAVAŞMA, ŞİİR OKU!!!!
.
Nazım Hikmet IV.Bölüm
22 Kasım 1950’de Dünya Barış Kongresi’nin Varşova’da yapılan ikinci toplantısı’nda Türk şairi Nazım Hikmet’e, Pablo Neruda, Pablo Picasso, Paul Robeson, Polonyalı Wanda Jekubowska ile birlikte barış ödülü verilecekti. .
.
Ama Nazım’ın toplantıya katılmak için pasaport isteği geri çevrildi. Yurt dışına çıkmasına izin verilmedi. Onun adına ödülü şair Pablo Neruda şu sözlerle aldı:
‘’Cezaevindeki yılları boşa geçmedi; Nazım’ın lirik yapıtları en yüksek noktasına orada ulaştı.Sesi dünyanın sesi oldu. Barış için savaşın bu önemli günlerinde şiirlerimin onun şiirleriyle yan yana olmasından gurur duyuyorum.’’ .
Nazım Hikmet 13 yıl hapiste yattı. Bu 13 senelik hapis doğrudan doğuruya onun işlediği bir suçun karşılığı değil, kılıfına uydurulmuş bir suçun karşılığıydı. .
Ve Nazım Hikmet Türkiye’yi terkeder.
.
Hayalini kurduğu Sosyalist düzenin hüküm sürdüğü topraklardaydı. Moskova’daydı.
.
Nazım Hikmet, 25 Temmuz 1951’ de Bakanlar kurulu kararı ile Türk vatandaşlığından çıkarıldı.
.
Nazım Hikmet, Moskova’dayken birçok uluslararası kongreye katıldı, pek çok kitabı yayımlandı, çeşitli ülkelere yolculuk yaptı. Kitapları çeşitli dillere çevrilmeye başladı. .
Nazım Hikmet dünyanın her yerinde büyük ün kazandı ve Prag’da Uluslararası Barış Ödülüne layık görüldü. .
Dünya Barış Konseyi yönetiminde görev aldı. .
Savaş karşıtı şiirleri bestelendi, birçok dünya sanatçıları tarafından seslendirildi. .
Nazım Hikmet 18 Kasım 1960’da Vera ile evlendi. .
3 Haziran 1963 sabahı bir kalp krizi sonucu evinde yaşamını yitirdi.
Nazım Hikmet III.Bölüm
1928’de Bakü’de ilk şiir kitabı olan ‘’Güneşi İçenlerin Türküsü’ yayımlandı.
.
Birkaç ay sonra da ülkesine izinsiz girerken yakalandı. 1929 da serbest kaldıktan sonra, 835 satır, Jokond ile Si-Ya-U, 1+1= Bir kitapları yayımlandı.
.
1931 yılında halkı suça teşvik ettiği iddiasıyla tekrar yargılandı ve aklandı.
.
1934 yılında yine mahkum oldu 1,5 yıl tutuklu kaldı.
1935 yılında büyük aşkı Piraye’yle evlendi. Tam yeni bir hayata başlamak üzereyken bir dizi yargılamanın ardından 28 yıl 4 ay ağır hapse mahkum edildi.
1938 Sultanahmet, 1940 Çankırı ve Bursa cezaevinde kaldı.
Cezaevinde sürekli şiirler yazdı, 15 Temmuz 1950 yılında af yasasında serbest kaldığında Piraye’den ayrıldı.
.
Dayı kızı Münevver hanım ile yaşamaya başladı. 26 Mart 1951’de mavi gözlü, sarı saçlı bir oğulları oldu. Nazım Hikmet ona üvey oğlunun adını verdi : Memet
.
Nazım Hikmet 17 yıl süren hapis hayatından sonra fiziken çok yıpranmış olsa da kalan hayatını normal bir vatandaş olarak geçirmek istiyordu. Ne var ki kimse kendisine iş vermiyordu.
Polis sürekli peşinde dolaşıyordu, tehditler alıyor bir türlü huzura kavuşamıyordu. .
Nazım Hikmet’in huzurunu kaçırmak için ellerinden geleni esirgemiyorlardı. Üstelik 48 yaşında hasta olmasına rağmen, askere çağrılmıştı. İki doktor kendisini muayene ederek ‘’sağlam’’ raporu verdiler. Oysa Nazım kalbinden ve karaciğerinden rahatsızdı. .
Üstelik Heybeliada Bahriye Mektebi ’inde zatürre geçirerek çürüğe çıkarılmıştı.
Nazım Hikmet çok sevdiği memleketinden kaçmaya karar verdi. .
Devam edecek... .
Nazım Hikmet II.Bölüm
Nazım Hikmet ve Vala Nureddin 1921 yılı ortalarına doğru Bolu’ya öğretmen olarak atandılar. Öğretmenlikleri 5 ay sürdü. Yenilikçi genç öğretmenler, tutucu çevrelerin baskısı ve polisin onları bir çıban başı gibi görmeye başlamasıyla kasabada barınamayacaklarını anladılar.
.
Vala Nureddin ve Nazım Hikmet iyi bir öğrenim görmek, dünyada olup bitenleri anlamak isteyen iki genç şair o yıl Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Kömünist Üniveritesi’ne yazıldı.
.
Nazım Hikmet Toplum Bilimi ve Ekomomi dersleri aldığı üniversite yılları boyunca içine girdiği yeni dünyanın düşünce ve duygu yükü altında şiirler yazdı. .
Şiirleri, 1923 yılında Yeni Hayat ve Aydınlık gibi dergilerde yayımlandı.
Nazım Hikmet Üniversite' de okurken Nüzhet hanımla evlendi.Evlilikleri çok kısa sürdü.
.
1926’da Rus doktor Lena ile evlendi. Lena diş hekimiydi. İyi öğrenim görmüş, kültürlü bir kadındı.
.
Üniversiteyi bitirip Türkiye’ye dönen Nazım Hikmet, 1925’de gizli örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle 15 yıl mahkumiyete çaptırılınca Türkiye’den kaçtı. .
Bu ikinci gidişinde üç yıla yakın bir süre kaldığı Sovyetler Birliği’nde Nazım Hikmet’in düzenli bir sanat yaşamı oldu. Şiirin yanı sıra tiyatroya da zaman ayırdı. Stanislavski, (Moskova Sanat Tiyatrosu'nun kurucusu.Galerimde bulabilirsiniz) gibi büyük ustaları yakından izledi. Oyunlar yazdı. .
Devam edecek... .
.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)