14 Nisan 2015 Salı

Fakir Baykurt



Fakir Baykurt
Arkadaş, Aralık 1985


Yıllar sonra bir daha belirtiyorum: Bilimde, sanatlarda, hele politikada ‘’büyük’’ nitelemesi, pek bolkepçe kullanılmaktadır. Kolay yanından öyle kimselere ‘’büyük’’ denilmektedir ki, vicdanlarımız, eğer onşar büyükse Pablo Neruda’da, Nazım Hikmet’e, Maksim Gorki’ye, Halikarnas Balıkçısı’na, Mimar Sinan’a, Tolstoy’a, Aziz Nesin’e, Ruhi Su’ya hangi nitelemeleri verebileceğinizi sormaktadır.
Bir kimse için kullanılacak nitelemenin doğrusunu, yaptığı için çapını ölçüp biçerek, en şaşmaz ayırtman olan zaman kararlaştıracaktır.
Ama: Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nı, yurdumuzdan İnsan Manzaralarını, Hitler Faşizmini boğmak için
Can veren Sovyet partizanlarını apaydınlık sayfalar halinde anlatarak, kapatıldığı zindanların karanlığını aydınlığa dönüştüren, Türkiye İşçi Sınıfının enternasyonel sesi Nazım Hikmet kuşkusuz büyüktür.
Öksüzlüğün, yoksulluğun, izlenmelerin, sürgünlerin çilesi altında ezilmeden, yaşadığı dönemin edebiyatını bir gülmece cennetine çeviren Aziz Nesin kuşkusuz büyüktür,
Bodrum’daki sürgünlük yıllarını özgürlük yıllarına, acı ayrılık günlerini halkla can cana, sarmaş dolaş kaynaşma günlerine çeviren Halikarnas Balıkçısı kuşkusuz büyüktür.
Bayırdan bayıra su kemerlerini, göğe yukarı minarelerini, kubbelerini, sultanların kılıçlarından da, kavuklarından da kalıcı sağlamlıkta diken köy çocuğu Sinan, tıpkı Neruda gibi, Gorki gibi, Servantes ve Tolstoy gibi büyüktür.
Para değeri, dış ve iç çabalarla haksız yere sürekli düşürülen yurdumuzda, toplumsal ve insansal değerler de haksız yere düşürülmekte, gerçek büyüklere hain gözüyle bakılırken, işi, insanlığı on para etmez cüceler büyütülmektedir. Bunlar geçicidir. Gerçekten büyük olan değerlerimizi, en büyük ayırtman zaman, yarın en yanılmaz biçimde belirleyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder