Emekçi bir söyleşide şöyle der '' Çocukluğumun ve gençliğimin izini sürmek için Türkiye'ye gitmek istiyorum. Maraş'ta çocukluğumu , İstanbul'da gençliğimi saklamıştım. Eğer çalınmamışsa, yeniden almak istiyorum.''
Şimdi ben sizin için Feryad-ü İsyan şiirinin tamamını paylaşacağım. Oldukça uzun bir şiir.Ömrümce okusam sıkılmayacağım bir destan.
Bu şiirde Emekçinin kendini sorgulamasını , kendisi ile yüzleşmesini, tarihin derinliklerine yolculuk yapmasını okuyacaksınız. Bu şiirin bir bölümü Mazlum Çimen tarafından seslendirildi.
Ülkesine dönemeyen Emekçi'nin şiirleri değişik ülkelerde, çeşitli dergi, gazete ve araştırmada yer aldı.
Feryad-ü İsyan
mem nelere garkolmadı zîn'in ateşi
için
ferhad dağları delmedi mi şirin'in aşkı için
kusur ise her saniye her yerde seni anmak
mecnun az mı yemin etti leyla'nın başı için
sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir
görkeminin zerresinden ağrı dağı küçülür
gecelerin kollarında leblerinin bal suyu
aydan dökülürcesine kana kana içilir
uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın
artık geri dönüşü yok, âhımsın eyvâhımsın
elâlem ne derse desin, hiç umurumda değil
akibetine razıyım, sevabım, günahımsın
sana, yine sana yandım nesimî'de dün gece
gözlerinle yüzüleyim, bend olayım hallac'a
öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanı'nda
ha ben sana yollanmışım, ha muhammed mi'rac'a
cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
gözlerin, balyozu oldu içerimdeki örsün
nuh'a haber eyleyin de, gelsin de tufan görsün
yokluğuna dayanamam âhım arşı boyladı
hele bir bak şu sevdaya, kimler yanmış ben
gibi
dediği gibi yunus'un, gör beni aşk neyledi
son duraklarda beklerdim, sonun olsaydı senin
neler vermezdim ki yerim, yanın olsaydı senin
çıkar kınından ne olur, kirpiklerinle bile
çal sineme gözlerini, aşkına şah hüseyn'in
seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine
ol sebepten ahvalimi arzettim bedreddin'e
gamzelerini görseler bülbüller de lâl olur
aşklar ülkesi sarsılır, korkunç ihtilâl olur
beklenmedik bir zamanda ölür isem sebebi
beni eritip bitiren sevda-yı iclâl olur
kahreden ateş bilinem, yananı sen olsaydın
nal olurdum aşk atına, bineni sen olsaydın
deseler ki şu kadehte ağu var, içen ölür
bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın
belki de hatırlanırım, arasın şimdi nerde
iz'im deryada damladır, köyüm hatçepınar'da
beni binboğa'da ara, beni dallıkavak'ta
hangi evin bayrakları yukardaysa, ben orda
tanrılar yaratan zerdüşt serdarıdır aslımım
mazdek, hürrem nişanıdır inancımın, neslimin
dersimli seyyid rıza'ya ağır selamları var
himmeti var, gayreti var horasanlı müslim'in
seni tanrılara sunam, kerametin görünsün
nazar eden kör yılandan beter olsun, sürünsün
dağlar naz yapmaya aday, insafını bağışla
bağışla ki, gözlerinde eşkıyalar barınsın
söyler misin, anlar mısın ah çekerin suçu ne?
bulutlardan damlar gibi düştüm girdab içine
ay bulandı, güneş küstü, yıldızlar beklemede
titanik'ten son sesleri alizeler getirdi
son seslerin son demini balinalar bitirdi
her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin
toprak sudan, bülbül gülden, dost dosttan
bulur deva
dârâ'dan çok önce seni ağırlamış ninova
benim ömrüm yanan roma, senin gözlerin neron
yeri göğe, ay'ı gün'e, seni bana sözledi
ilık bir güz akşamıydı , yine senin yüzünden
koçero, harran'a doğru
atını mahmuzladı
kirpiklerin yeni değmiş, kaşların fırik başak
ay ışığı az geliyor, hadi gözlerini yak
fesatların, hasretlerin eli kına görmesin
keşke gelmez olayıdı böyle bir hâl başıma
temaşaya meraklılar, toplandı el başıma
herkesin dilinde şarkı, elinde yârin eli
artık yine sensiz, artık yalnızım, kül başıma
en yorulmaz yolcusuyum, müptelası bu yolun
ben zamanla boğuşayım, sen seyreyle sen salın
kor alevler buz kesilir gördüklerinde beni
bir sensizlik yakar, bir de hasreti
istanbul'un
sen ey gönüller sahibi, ey yüzleri gök zemin
ey deryalar şahanesi, sen ey gözleri kimin?
düzgün baba hatırına munzurlar'a mihman ol
gözlerinin dokunduğu her mekân memleketim
bakıver de uzamasın gurbetim, esaretim
beni böyle eskitense prangalı hasretim
umutlarım menzilinden uzaklara atılmış
iki cihan mucizesi ilâhlara katılmış
en amansız gecelerde aynalar yine suskun
perçemi yüzünü gizler, sanırsın ay tutulmuş
imanım varsa kaşların, kirpiklerinse dinim
muhammed kâbe'ye döner, benimse sensin yönüm
musa meşhur asasıyla, çarmıhı ile isa
bütün hepsi senin olsun, seni gözlerin benim
gördüklerim sensizliğin dayanılmaz göçüdür
sıla gurbet, gurbet sıla, birbirinin içidir
ne aradıni, ne de sordun, ben nerede neylerim
kara fatma, karayılan senden şikayetçidir
bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kâbustur
tahir'i zühre'ye bahşet, zemmedenleri sustur
sen istesen sina çölü bin çeşit çiçek açar
suya sudan köprü kurmak, yalnız sana mahsustur
bazan kırmızı karanfil, zakkum mereti bazan
sevmeyenleri şad edip, sevenlerini üzen
ağlayanın güleninden misli misli fazladır
bahçıvanlar kır bayırda boz kevene gül aş'lar
ol sebepten didelerden eksilmez kanlı yaşlar
sana yanar, sana susar, sana acıkır sana
ahlé haklar, kakailer ve mağrur kızılbaşlar
yörüklere konuk olur, yaylalarını gezer
sana sevdalıdır diye pir sultan asılırken
kadılar bayram ettiler hızır susulurken
bilcümle taş kesildiler, sözde ıtır sevenler
kirli sarı bir bıçakla nergisler kesilirken
senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır
senin ahın tüm ahların kahredici ahıdır
yıllar gün misali geçti, asırlar ay misali
herkes kendi âleminde, bu neyin eyvahıdır
yüreğim atom yüklenir, sesini duyduğum an
dört kitap çaresiz kalır, elaman aman aman
başka biri yapar mıydı, eyyub'a sabır verdim
ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman
arzu'yu kamber'e yolla bayram seyran etsinler
on emri onbir eyleyip tur'a semah tutsunlar
lutfeyle de eshabulkehf açsın kapılarını
yediler'e yoldaş olup yedi asır uyusunlar
güzelliklerin mimarı, cennetlerin ustası
misk ü amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi
dört kapı, kırk makam mağdur, mecbur olsa da
sana
nazların çekemiyor arabatlar yorulmuş
yol bilenler, hâl bilenler sırrın sual
etmişler
gel de dal tomura dursun, daha uzansın elim
eşi, dostu, yârenleri gel de çağırsın dilim
bir "he" desen, ben sırat'ı tez
geçerim kırat'la
ay ışığı bila destur rüyalarıma dalar
kuşkularımı bağlamış, uykularımı yolar
daha kuşlar uçamazken, nergisler açamazken
özlerinden uzak olmak insan beni bitirir
gider de gelmez bilirim, yıllarımı götürür
bir sonbahar yaprağı ol, dalıver küşüm çekme
ağuları yıllandırıp içirdin yudum yudum
karıncayı gözlerinin karasından vuran ben
çok saldırdım, ruhumdaki seni öldüremedim
yerim yurdum meçhul oldu, neredeyim şaşmışım
kaf dağını turnaların kanadında aşmışım
kanlılar kandan vazgeçer üçler-beşler aşkına
sen de bir gün maraş'tan geç, ocağına düşmüşüm
bana gözlerini gönder, sakın ha olmaz deme
kime yanam dertlerimi, yalnızlığımı kime
bir başıma kâbuslarla boğuşurken ansızın
hayallerin şeref verdi dün akşam viraneme
hicran son arefesinde, yolculuk var makbere
ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme
ne o tanrı'ya minnet et, ne de dal tefekküre
bulutlar yağmur yorgunu, ufuklar ateş yüklü
bir damla ateşte derdim, sensizliklerim saklı
yedi kıtaya dağılıp, elleri boş döndüler
sana sunulmaya hazır gökkuşağı destimde
emrine âmâde olmak, hayran olmak kastımda
gözden ırak âlemlerde, yitik insanlar gibi
ha ülkeler zaptedilmiş, ha gözlerin üstümde
hal bilmeze yoldaş olmak, yola zulüm değil mi?
cevreyleyip gönül kırmak, dile zulüm değil mi?
ömründe bir defa bile gül koklamamışların
bahçıvana saldırması, güle zulüm değil mi?
mevsimlerin prensidir gözleri akdeniz'in
aşikârdır huzurunda gizleri akdeniz'in
damıtılıp lut gölüne bağışlansa suları
leblerinde denizleşir, buzları akdeniz'in
şarkılarını dokudum senle geçen her anın
sebebi, katili olma yorgun, yaralı canın
sen de anlamazsan beni, sen de gider gelmezsen
sürmeleri yel götürür, gözlerine güneş çek
yağmur yanak rengin yağsın, bulutlara kına ek
lübnan yeniden kurulur, yine şenlenir beyrut
ama senin gözlerinin savaşı bitmeyecek
yeter çektiklerim yeter, benden beter olası
yusuf'u kahretmedi mi, züleyha'nın çilesi
yüzün suyun hürmetine binboğalar and içer
karda kan damlası rengi, yüreklerde ölmezin
ne hükmü var, ne kıymeti, gidip geri gelmezin
dost fuzûlî, mest fuzûlî mayaları anlatmış
bana renklerini uzat, uzat ellerimi tut
tut ki gönüller şenlensin, tut ki yeşersin
umut
kervanlar yollara düştü, şam'dan
darüsselam'dan
doğuver de incinmesin, mahcup olmasın nemrut
sırrın dirheminde tutsak arzuların ağlaşır
bıçkın, kaçak hislerinde gece-gündüz bağlaşır
bir elinde van gölü var, bir elinde urmiye
damlasını sürgün etsen, nurhaklar'da çığlaşır
iki canlı hatçe'siyle doruklara yaslanır
en onulmaz, en insafsız, en çaresiz ağrılar
gözlerinin feri değse, iflah olur uslanır
senin olmadığın yerde benim yokluğum başlar
hayallerim yola düştü, arandı dağlar-taşlar
hayyam çorak yüreğime birkaç damla dem serpti
sen pervasız çığlıklar at, ben kahrolam ben
üzgün
sen kırklar'da demlenedur, ben beklemekten
bezgin
deryaların kucağında cem tutar semazenler
düşlerim dağlar başında, düşlerim doludizgin
güneşin vekili ay'a, yıldızlar olmuş turab
bizleri merak edenler ay'dan izin alsınlar
bir başkadır yıldızlardan görünse şattülarab
yağmur yüklü bulutlardan ruhunu koklayışım
çağları tedirgin etmiş, ömrünü saklayışım
eyyub'un sabrı tükendi, tükenmiyor nedense
ne senin gelmeyişlerin, ne benim bekleyişlerim
gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim
sam yelleri yenik düştü, sesinle çatıştırdım
gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş külü
serptim derin uykularda, kerem'i tutuşturdum
dilek ağacına gittim, sesini bağlamışsın
islaktı dallar yapraklar, hıçkırıp ağlamışsın
bulanık göl sularını şaraba yeğlemişsin
düştüm dipsiz kuyuların en zifiri yerine
sarkıt gözlerini durma, muhtaç oldum nârına
semiramis haber salmış, zümrüdüanka ile
davetliymişiz babil'in asma bahçeleri'ne
sesi mavi, rengi esmer bu diyarda sazların
geceleri parlamaktır töresi yıldızların
dağlar uykulara daldı, okyanuslar uykuda
beni sabahlara boğan, senin deli gözlerin
teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır
söyle, seni benden başka iyi kim tanır
sevdalıların tarihi ızdıraba büründü
seni arzu'lar kıskanır, seni aslı kıskanır
yanarım âh çeker gibi çekerim nazlarını
canını canıma değdir, tutuştur közlerimi
bir bilsen, bir bilebilsen hallerim perperişan
merhem ol yarelerime, gizleme yüzlerini
dişlerimle savaşarak günbegün yordum seni
hayallerimle kuşatıp ruhuma kordum seni
dediler ki, aradığın şaraba yoldaş oldu
yanı başımda bekleyen hayyam'a sordum seni
aşıkların sırdaşıdır dicle, gizemli akar
sıti muradına erdi, botan seyrana çıkar
körolası kinli beko, keyfinden dörtköşedir
mem zin'i, zin mem'i yakar, tacdin evini yakar
serbest, geceleri giyin, korkularını sıyır
yudumla iki mest olasın, şarabı sudan ayır
çöl su ister, lâl dil ister, gözlerini isterem
vermeyenin iki yüzü, ben garibanı doyur
haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin
dudaklarını savur ki, hükmü kırılsın zehrin
bir bakışın bir taburdur, gönder ordularını
sana mecburiyeti var, yedi tepeli şehrin
kudretinden sual olmaz, can verir can alırsın
ya ömr ü saadetim, ya da azrail'im olurs