7 Nisan 2014 Pazartesi

ÜLKEYE DÖNMEZSEM ''BAĞRIMA NAZIM BASAR GİDERİM''

Ozan Emekçi  1955 yılında Kahramanmaraş Afşin'de doğdu.Çeyrek asırdır  doğup büyüdüğü topraklarına gelemiyor. Vatandaşlıktan çıkarıldı.

Emekçi bir söyleşide şöyle der '' Çocukluğumun ve gençliğimin izini sürmek için Türkiye'ye gitmek istiyorum. Maraş'ta çocukluğumu , İstanbul'da gençliğimi saklamıştım. Eğer çalınmamışsa, yeniden almak istiyorum.''

Şimdi ben sizin için  Feryad-ü İsyan şiirinin tamamını paylaşacağım. Oldukça uzun bir şiir.Ömrümce okusam sıkılmayacağım bir destan. 
Bu şiirde Emekçinin kendini sorgulamasını , kendisi ile yüzleşmesini, tarihin derinliklerine yolculuk yapmasını okuyacaksınız. Bu şiirin bir bölümü  Mazlum Çimen tarafından seslendirildi.

Ülkesine dönemeyen Emekçi'nin  şiirleri değişik ülkelerde, çeşitli dergi, gazete ve araştırmada yer aldı.

                                                          Feryad-ü İsyan

mem nelere garkolmadı zîn'in ateşi için 
ferhad dağları delmedi mi şirin'in aşkı için 
kusur ise her saniye her yerde seni anmak 
mecnun az mı yemin etti leyla'nın başı için 

sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir 
görkeminin zerresinden ağrı dağı küçülür 
gecelerin kollarında leblerinin bal suyu 
aydan dökülürcesine kana kana içilir 

uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın 
artık geri dönüşü yok, âhımsın eyvâhımsın 
elâlem ne derse desin, hiç umurumda değil 
akibetine razıyım, sevabım, günahımsın 

sana, yine sana yandım nesimî'de dün gece 
gözlerinle yüzüleyim, bend olayım hallac'a 
öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanı'nda 
ha ben sana yollanmışım, ha muhammed mi'rac'a 

cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün 
gözlerin, balyozu oldu içerimdeki örsün 
ruhumdaki fırtınalar merih'i usandırdı 
nuh'a haber eyleyin de, gelsin de tufan görsün 

yokluğuna dayanamam âhım arşı boyladı 
gölgeni nil'de görmüşler, piramidler söyledi 
hele bir bak şu sevdaya, kimler yanmış ben gibi 
dediği gibi yunus'un, gör beni aşk neyledi 

son duraklarda beklerdim, sonun olsaydı senin 
neler vermezdim ki yerim, yanın olsaydı senin 
çıkar kınından ne olur, kirpiklerinle bile 
çal sineme gözlerini, aşkına şah hüseyn'in 

harikalardan biriymiş diyorlar çin seddi'ne 
seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine 
ulu divan'a başvurdum, dönsün diye bağdat'tan 
ol sebepten ahvalimi arzettim bedreddin'e 

gamzelerini görseler bülbüller de lâl olur 
aşklar ülkesi sarsılır, korkunç ihtilâl olur 
beklenmedik bir zamanda ölür isem sebebi 
beni eritip bitiren sevda-yı iclâl olur 

kahreden ateş bilinem, yananı sen olsaydın 
nal olurdum aşk atına, bineni sen olsaydın 
deseler ki şu kadehte ağu var, içen ölür 
bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın 

belki de hatırlanırım, arasın şimdi nerde 
iz'im deryada damladır, köyüm hatçepınar'da 
beni binboğa'da ara, beni dallıkavak'ta 
hangi evin bayrakları yukardaysa, ben orda 

tanrılar yaratan zerdüşt serdarıdır aslımım 
mazdek, hürrem nişanıdır inancımın, neslimin 
dersimli seyyid rıza'ya ağır selamları var 
himmeti var, gayreti var horasanlı müslim'in 

seni tanrılara sunam, kerametin görünsün 
nazar eden kör yılandan beter olsun, sürünsün 
dağlar naz yapmaya aday, insafını bağışla 
bağışla ki, gözlerinde eşkıyalar barınsın 

söyler misin, anlar mısın ah çekerin suçu ne? 
bulutlardan damlar gibi düştüm girdab içine 
ay bulandı, güneş küstü, yıldızlar beklemede 
artık yolla gözlerini, yolla çin ü maçin'e 

titanik'ten son sesleri alizeler getirdi 
son seslerin son demini balinalar bitirdi 
her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin 
bermuda'yı kamçılayıp atlantis'i batırdı 

toprak sudan, bülbül gülden, dost dosttan bulur deva 
dârâ'dan çok önce seni ağırlamış ninova 
benim ömrüm yanan roma, senin gözlerin neron 
örstte demir dövmededir demirci kawa 

melekler ipekyolu'nda aryalar'ı gözledi 
yeri göğe, ay'ı gün'e, seni bana sözledi 
ilık bir güz akşamıydı , yine senin yüzünden 
koçero, harran'a doğru atını mahmuzladı 

kirpiklerin yeni değmiş, kaşların fırik başak 
ay ışığı az geliyor, hadi gözlerini yak 
fesatların, hasretlerin eli kına görmesin 
terk-i cânân eylemeden, şahmaran'a danışak 

keşke gelmez olayıdı böyle bir hâl başıma 
temaşaya meraklılar, toplandı el başıma 
herkesin dilinde şarkı, elinde yârin eli 
artık yine sensiz, artık yalnızım, kül başıma 

en yorulmaz yolcusuyum, müptelası bu yolun 
ben zamanla boğuşayım, sen seyreyle sen salın 
kor alevler buz kesilir gördüklerinde beni 
bir sensizlik yakar, bir de hasreti istanbul'un 

sen ey gönüller sahibi, ey yüzleri gök zemin 
ey deryalar şahanesi, sen ey gözleri kimin? 
düzgün baba hatırına munzurlar'a mihman ol 
mihman ol da, güneşlesin yaylaları dersim'in 

gözlerinin dokunduğu her mekân memleketim 
bakıver de uzamasın gurbetim, esaretim 
ahmed arif hasretinden prangalar eskitti 
beni böyle eskitense prangalı hasretim 

umutlarım menzilinden uzaklara atılmış 
iki cihan mucizesi ilâhlara katılmış 
en amansız gecelerde aynalar yine suskun 
perçemi yüzünü gizler, sanırsın ay tutulmuş 

imanım varsa kaşların, kirpiklerinse dinim 
muhammed kâbe'ye döner, benimse sensin yönüm 
musa meşhur asasıyla, çarmıhı ile isa 
bütün hepsi senin olsun, seni gözlerin benim 

gördüklerim sensizliğin dayanılmaz göçüdür 
sıla gurbet, gurbet sıla, birbirinin içidir 
ne aradıni, ne de sordun, ben nerede neylerim 
kara fatma, karayılan senden şikayetçidir 

bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kâbustur 
tahir'i zühre'ye bahşet, zemmedenleri sustur 
sen istesen sina çölü bin çeşit çiçek açar 
suya sudan köprü kurmak, yalnız sana mahsustur 

bazan kırmızı karanfil, zakkum mereti bazan 
sevmeyenleri şad edip, sevenlerini üzen 
ağlayanın güleninden misli misli fazladır 

bahçıvanlar kır bayırda boz kevene gül aş'lar 
ol sebepten didelerden eksilmez kanlı yaşlar 
sana yanar, sana susar, sana acıkır sana 
ahlé haklar, kakailer ve mağrur kızılbaşlar 

meri keklik binboğa'dan çukurova'yı süzer 
yörüklere konuk olur, yaylalarını gezer 
al-osman'a diklenenler göv osman'a kul oldu 
avşar ellerinin hâli dadaloğlu'yu üzer 

sana sevdalıdır diye pir sultan asılırken 
kadılar bayram ettiler hızır susulurken 
bilcümle taş kesildiler, sözde ıtır sevenler 
kirli sarı bir bıçakla nergisler kesilirken 

senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır 
senin ahın tüm ahların kahredici ahıdır 
yıllar gün misali geçti, asırlar ay misali 
herkes kendi âleminde, bu neyin eyvahıdır 

yüreğim atom yüklenir, sesini duyduğum an 
dört kitap çaresiz kalır, elaman aman aman 
başka biri yapar mıydı, eyyub'a sabır verdim 
ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman 

arzu'yu kamber'e yolla bayram seyran etsinler 
on emri onbir eyleyip tur'a semah tutsunlar 
lutfeyle de eshabulkehf açsın kapılarını 
yediler'e yoldaş olup yedi asır uyusunlar 

güzelliklerin mimarı, cennetlerin ustası 
misk ü amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi 
dört kapı, kırk makam mağdur, mecbur olsa da sana 
en çok zerdüşt yanar bir de zerdüşt'ün avesta'sı 

tay dağından kaf dağına bakışların gerilmiş 
nazların çekemiyor arabatlar yorulmuş 
yol bilenler, hâl bilenler sırrın sual etmişler 
nesimî, hallac-ı mansur, şah hatayi darılmış 

gel de dal tomura dursun, daha uzansın elim 
eşi, dostu, yârenleri gel de çağırsın dilim 
bir "he" desen, ben sırat'ı tez geçerim kırat'la 
körünoğlu vekilimdir, kiziroğlu kefilim 

ay ışığı bila destur rüyalarıma dalar 
kuşkularımı bağlamış, uykularımı yolar 
daha kuşlar uçamazken, nergisler açamazken 
bir sen vardın gülümseyen, bir sen, bir de inkalar*


özlerinden uzak olmak insan beni bitirir 
gider de gelmez bilirim, yıllarımı götürür 
bir sonbahar yaprağı ol, dalıver küşüm çekme 
kızılırmak incitmeden, seni bana getirir 

ağuları yıllandırıp içirdin yudum yudum 
ahvalimi anlar diye baba uryan'a dedim 
karıncayı gözlerinin karasından vuran ben 
çok saldırdım, ruhumdaki seni öldüremedim 

yerim yurdum meçhul oldu, neredeyim şaşmışım 
kaf dağını turnaların kanadında aşmışım 
kanlılar kandan vazgeçer üçler-beşler aşkına 
sen de bir gün maraş'tan geç, ocağına düşmüşüm 

bana gözlerini gönder, sakın ha olmaz deme 
kime yanam dertlerimi, yalnızlığımı kime 
bir başıma kâbuslarla boğuşurken ansızın 
hayallerin şeref verdi dün akşam viraneme 

hicran son arefesinde, yolculuk var makbere 
siyabend'i öldürdüler xece ölmek üzere 
ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme 
ne o tanrı'ya minnet et, ne de dal tefekküre 

bulutlar yağmur yorgunu, ufuklar ateş yüklü 
bir damla ateşte derdim, sensizliklerim saklı 
yedi kıtaya dağılıp, elleri boş döndüler 
huma kuşu intizarda, turnalar ağlamaklı 

sana sunulmaya hazır gökkuşağı destimde 
emrine âmâde olmak, hayran olmak kastımda 
gözden ırak âlemlerde, yitik insanlar gibi 
ha ülkeler zaptedilmiş, ha gözlerin üstümde 

hal bilmeze yoldaş olmak, yola zulüm değil mi? 
cevreyleyip gönül kırmak, dile zulüm değil mi? 
ömründe bir defa bile gül koklamamışların 
bahçıvana saldırması, güle zulüm değil mi? 

mevsimlerin prensidir gözleri akdeniz'in 
aşikârdır huzurunda gizleri akdeniz'in 
damıtılıp lut gölüne bağışlansa suları 
leblerinde denizleşir, buzları akdeniz'in 

şarkılarını dokudum senle geçen her anın 
sebebi, katili olma yorgun, yaralı canın 
sen de anlamazsan beni, sen de gider gelmezsen 
şikayet ederim seni şah'ına pir sultan'ın 

sürmeleri yel götürür, gözlerine güneş çek 
yağmur yanak rengin yağsın, bulutlara kına ek 
lübnan yeniden kurulur, yine şenlenir beyrut 
ama senin gözlerinin savaşı bitmeyecek 

yeter çektiklerim yeter, benden beter olası 
yusuf'u kahretmedi mi, züleyha'nın çilesi 
yüzün suyun hürmetine binboğalar and içer 
ol diyarda vekilimdir diyarbekir kalesi 

karda kan damlası rengi, yüreklerde ölmezin 
ne hükmü var, ne kıymeti, gidip geri gelmezin 
dost fuzûlî, mest fuzûlî mayaları anlatmış 
sızıları zap suyu'nda siverekli yılmaz'ın 

bana renklerini uzat, uzat ellerimi tut 
tut ki gönüller şenlensin, tut ki yeşersin umut 
kervanlar yollara düştü, şam'dan darüsselam'dan 
doğuver de incinmesin, mahcup olmasın nemrut 

sırrın dirheminde tutsak arzuların ağlaşır 
bıçkın, kaçak hislerinde gece-gündüz bağlaşır 
bir elinde van gölü var, bir elinde urmiye 
damlasını sürgün etsen, nurhaklar'da çığlaşır 

duyar mısın ince memed, toroslardan seslenir 
iki canlı hatçe'siyle doruklara yaslanır 
en onulmaz, en insafsız, en çaresiz ağrılar 
gözlerinin feri değse, iflah olur uslanır 

senin olmadığın yerde benim yokluğum başlar 
hayallerim yola düştü, arandı dağlar-taşlar 
hayyam çorak yüreğime birkaç damla dem serpti 
periler cudi dağında izine rastlamışlar 

sen pervasız çığlıklar at, ben kahrolam ben üzgün 
sen kırklar'da demlenedur, ben beklemekten bezgin 
deryaların kucağında cem tutar semazenler 
düşlerim dağlar başında, düşlerim doludizgin 

seni dicle, beni fırat resmetmiş güneş yâ rab 
güneşin vekili ay'a, yıldızlar olmuş turab 
bizleri merak edenler ay'dan izin alsınlar 
bir başkadır yıldızlardan görünse şattülarab 

yağmur yüklü bulutlardan ruhunu koklayışım 
çağları tedirgin etmiş, ömrünü saklayışım 
eyyub'un sabrı tükendi, tükenmiyor nedense 
ne senin gelmeyişlerin, ne benim bekleyişlerim 

gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim 
sam yelleri yenik düştü, sesinle çatıştırdım 
gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş külü 
serptim derin uykularda, kerem'i tutuşturdum 

dilek ağacına gittim, sesini bağlamışsın 
islaktı dallar yapraklar, hıçkırıp ağlamışsın 
karac'oğlan hayıflanır, hayyam duysa gücenir 
bulanık göl sularını şaraba yeğlemişsin 

düştüm dipsiz kuyuların en zifiri yerine 
sarkıt gözlerini durma, muhtaç oldum nârına 
semiramis haber salmış, zümrüdüanka ile 
davetliymişiz babil'in asma bahçeleri'ne 

sesi mavi, rengi esmer bu diyarda sazların 
geceleri parlamaktır töresi yıldızların 
dağlar uykulara daldı, okyanuslar uykuda 
beni sabahlara boğan, senin deli gözlerin 

teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır 
söyle, seni benden başka iyi kim tanır 
sevdalıların tarihi ızdıraba büründü 
seni arzu'lar kıskanır, seni aslı kıskanır 

yanarım âh çeker gibi çekerim nazlarını 
canını canıma değdir, tutuştur közlerimi 
bir bilsen, bir bilebilsen hallerim perperişan 
merhem ol yarelerime, gizleme yüzlerini 

dişlerimle savaşarak günbegün yordum seni 
hayallerimle kuşatıp ruhuma kordum seni 
dediler ki, aradığın şaraba yoldaş oldu 
yanı başımda bekleyen hayyam'a sordum seni 

aşıkların sırdaşıdır dicle, gizemli akar 
sıti muradına erdi, botan seyrana çıkar 
körolası kinli beko, keyfinden dörtköşedir 
mem zin'i, zin mem'i yakar, tacdin evini yakar 

serbest, geceleri giyin, korkularını sıyır 
yudumla iki mest olasın, şarabı sudan ayır 
çöl su ister, lâl dil ister, gözlerini isterem 
vermeyenin iki yüzü, ben garibanı doyur 

haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin 
dudaklarını savur ki, hükmü kırılsın zehrin 
bir bakışın bir taburdur, gönder ordularını 
sana mecburiyeti var, yedi tepeli şehrin 

kudretinden sual olmaz, can verir can alırsın 
ya ömr ü saadetim, ya da azrail'im olurs